PROF. DR. ORHAN ŞEN: HER KOL AĞRISI KALP KRİZİNİN BELİRTİSİ OLMAYABİLİR

Bu sorunun yanıtını konunun uzmanı bir isim olan Beyin, Sinir ve Omurilik Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Orhan Şen “her kol ağrısının kalp krizi belirtisi olmayacağını, her ağrının karakterinin tanıyı ve tedaviyi değiştirebileceğini” vurgulayarak verdi.

Prof. Dr. Orhan Şen konuyla ilgili şu görüşlere yer verdi. "Her kol ağrısı kalp krizinin belirtisi değil, ağrının karekteri bizi doğru tanıya yönlendirir. Kol ağrısıyla gelen bir hastanın ağrısı eğer kürek kemiği olarak adlandırdığımız skapula adını verdiğimiz kemiğin ordan boylu boyunca kalemle çizilmiş gibi bir hat boyunca omuzunuz, kolunuz, elinize ve  parmağınıza kadar gelen bir ağrıysa bu ağrı boyun fıtığı ağrısı olabilir. Ağrı özellikle efor adını verdiğimiz hareketle, aktiviteyle, cinsel ilişki ile ve ağır sporlardan sonra sadece kola vuran bir ağrı şeklindeyse örneğin sabah koşusu yaptığınızda veya koşu bandına çıktığınızda kola vuran bir ağrınız var fakat istirahat anında bu ağrı azalıyorsa bu kalp krizinin bir belirtisi olabilir. Bu nedenle hastayı iyi dinleyip iyi sorgulamak ve doğru bir şekilde ondan anamnez adını verdiğimiz öyküyü almak gerekir.

Dr. Şen, bazende dirsek seviyesinden başlayıp ele kadar yayılan bir ağrı olduğunda, bu ağrının özellikle omuzda, kürek kemiğinde değil veya eforla artan bir ağrı değil, özellikle dirseğinizin belli bir pozisyonda ortaya çıkan, dirsek seviyesinden elinize kadar inen bir ağrı şeklinde olduğunda bu dirsek düzeyinde sinirin sıkışması (tuzak nöropatisi) anlamına gelmekte olduğunu belirtti.

Prof. Dr. Orhan Şen ayrıca  "özellikle’de hamileliğin son 3 ayında artan, bankacılarda ve  bilgisayarı çok sık kullananlarda görülen el bileğinden itibaren avucunuzun içine kadar inen bir ağrı, uyuşma, özellikle de gece sizi uykudan uyandıran el bileğinizden parmaklarınıza inen uyuşma, ağrı elinizi sallamak zorunda bırakıyorsa, bileğinizi ovuşturmak zorunda kalıyorsanız bu da karpal tünel adını verdiğimiz el bilek seviyesinde sinir sıkışmasının bir habercisi olabilir.”

Bu nedenle hastalıklarda öyküyü aldıktan sonra iyi bir muayene size ön tanıyı koydurur, beraber uygun tetkikler yaptığınızda doğru tanıya ulaşabilirsiniz.

Doğru tanı sizi doğru tedaviye, doğru sonuca ve hasta memnuniyetine götürür. Bu nedenle günümüzde artık sıklıkla yapılmayan  öykü alma ve muayene bir kez daha vurgulamak gerekir ki tetkiklerden çok daha kıymetli olup tetkikler sizin bu ön tanınızı ya destekler ya da size başka bir yolu gösterir.