Bunlardan ilki, 3 Mart 1924 devrim yasalarının kabul edildiği gündür. Ki Cumhuriyet tarihi açısından çok önemli olup, şeriat ikliminden kopuş yasalarıdır. Cumhuriyet tarihinin en önemli yasalarından biri kabul edilir.
İkinci olarak, 12 Mart 1971 Askeri Muhtırası, sonuçları açısından, sivil hükümeti istifaya zorlayan askeri bir darbe etkisi yaratmış. Ordu içinde tasfiyeler yapılmış, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamının olduğu ve toplumsal hafızamızda ve derin yeni fay hatları yaratan sonuçlar ortaya çıkarmıştır.
Üçüncü olarak, 1 Mart 2003 tezkeresinin TBMM de reddi ise ülkemizin siyasi tarihinde ve dış politikasında belki de en önemli sonuçları yaratan bir tarihi olaydır.
Kasım 2002 genel seçimlerinde, AKP iktidarı ile başlayan bugünkü 22 yıllık rejimin, FETÖ'cü kadrolarla beraber yürüdükleri iktidar yolculuğunun başlangıcının 5. ayında, 1 Mart 2003 tarihinde gazi meclise getirdikleri tezkere ret edilmiştir.
Bu tezkere ile “Irak’ta kimyasal silah var.“ yalanı ile Irak’a kuzeyden askeri operasyon yapmayı planlayan ve (sonuçta güneyden yaparak 1 milyon Iraklı nın öldüğü)ABD’nin Ülkemize 62 bin askerinin, Karadeniz’de Trabzon limanından, Akdeniz’de, Mersin(Taşucu), İskenderun limanlarına kadar, denizden; Urfa, Hakkari’ye kadar karadan konuşlanmasına izin veren bir tezkeredir. (bir anlamda Yarı işgal planıdır)
Tezkere ret edilinceye kadar İskenderun limanından ABD Askerleri fiili olarak karaya çıkmışlar, Konvoylar halinde Urfa’ya kadar ulaşmışlar, depolar kiralayarak yerel halka yeşil dolarları dağıtmaya başlamışlardı.
O zamanki meclis başkanı AKP’li Bülent Arınç, “Bunlara engel olacak yok mu?” diye tek başına çağrı yaptığını hatırlıyorum.
Türkiye’nin değişik yerlerinde, (bir tanesinde Mersin’de ADD öncülüğünde) tezkereye hayır mitingleri yapılıyordu.
Güneydoğuda Kürt ve Arap kökenli yurttaşlarımız da hayır gösterileri yaptılar. Tüm yurttaşlarımız bu fiili işgale karşı ayaktaydı.
Rahmetli Deniz Baykal liderliğindeki CHP ise, TBMM de seferberlik ilan etmiş, AKP’li milletvekillerine tezkerenin ‘fiili bir işgal’ sonucunu yaratacağını ve ret edilmesi için birebir markaj ile anlatmaya çalışmıştır. Hatırlıyorum, eski ABD büyükelçileri kırık Türkçeleri ile bütün TV kanallarına çıkarak tezkerenin lehine propagandaya dahi soyunmuşlardı.
TBMM deki oylama bıçak sırtında idi. Tezkere’nin bir oy farkla ret edilmesiyle halkımız rahat bir nefes aldı.
ABD askerleri kös kös , gerisin geri konvoylarla, İskenderun limanına dönüp, gemilerine binerek ayrılmak zorunda kaldılar.
Bu durum ABD’de derin bir hayal kırıklığı yaratmıştı. Tezkerenin reddinin faturasını TSK’ya çıkaran ABD, 4 Temmuz 2003 günü Süleymaniye’de askeri üssümüz de bulunan bulunan bir binbaşı ve 11 askerimiz beklenmedik baskınla başlarına çuval geçirilerek 60 saat gözaltında sorgulandılar ve aşağılandılar.
Bu durum halkımızın onurunu incitmiş, toplumsal hafızamızda derin bir iz bırakmıştır.
Bu bedele rağmen, tezkerenin ret edilmesi ile ülkemiz büyük bir badire atlatmıştır.
Bu yönüyle, 1 Mart 2003 tezkeresinin TBMM’de reddi, hukuk yoluyla yumuşak (soft) bir işgal girişiminin önlenmesi olup tarihi bir zaferdir.Kanımca sonuçları açısından bir anlamda, Çanakkale Savaşı’nın önemine sahiptir.
Çünkü, Karadeniz’deki limanların tezkere ile ABD ye açılması nedeniyle ”Montrö’nün delinmesi” sonucunu yaratabilecek öneme sahipti.
Bu zaferin onuru özelde rahmetli Baykal ve CHP’ye ve ülkemiz dış politikası açısından Gazi Meclisimize aittir.
Bu nedenle Gazi Meclisimizin ve CHP nin, Cumhuriyetimizin 100. Yılında, geçtiğimiz 1 Martta ve önceki yıllardaki , tezkerenin reddinin yıldönümlerinde, bu zaferi yüksek sesle dile getirip, 81 vilayetteki il başkanlıklarında kutlaması ve halkla paylaşması gerekiyordu.
Böyle bir tarihi olayın ve zaferin unutulmaması(!) Gazi Meclisimiz ve CHP ile ülkemizin toplumsal hafızası açısından da çok önemlidir.
Böyle bir onurun hiç bir muhalif parti tarafından Gazi Mecliste bile gündeme getirilmemesi çok ilginçtir.
Bu nedenle bu konunun bundan sonrası için, CHP’nin iç kurullarında gündeme getirilip tartışılıp, değerlendirilmesi gelecekte kutlanması için gereğinin yapılması ve toplumsal hafızamızda hakettiği yeri alması gerektiğine inanıyorum.
Serdar ERKAN
14.03.2024