'Vaktinden önce gider mi insan?
Gidiyorlar işte!..
Duvarda hırkaları, cebinde fotoğrafları, sevdiği türküleri, evdeki yerini...
Her şeyi dağıtıp gidiyorlar hem de...
'Gidiyorum' bile diyemeden!..' (Y.HAYALOĞLU)
***
6 Şubat 2023...
Deprem, saat 04.17 ve sonrası...
Biz ne yaşadık böyle?
O gece yatarken saatimizi kurmuş, ertesi güne dair planlar yapmıştık.
Sadece yaşayacaktık, bunu istemenin bu kadar lüks olduğunu bilmeden.
Hepsi yarım kaldı.
Planlar, yaşamlar...
Kırk binin üzerinde can...
Tek bir cümleye sığsa da her biri, birilerinin annesi, babası, eşi, kardeşi, çocuğu, arkadaşı, komşusuydu...
Yüz binlercesi de evinden yurdundan oldu.
Yaşanan acıları, travmayı sözcüklerle ifade etmek imkansız...
Üstelik artçı veya bağımsız çok şiddetli depremler hâlâ devam ediyor, çok geniş bir coğrafyada milyonlarca insan her saniye deprem korkusuyla yaşıyoruz.
Korkuyla yaşıyoruz çünkü benzer bir afette başımıza neler geleceğini gördük.
Korkuyla yaşıyoruz çünkü 1 saniyenin bitmek bilmeyen, ne kadar uzun bir süre olduğunu öğrendik.
Saat 04.17'de başlayan depremde bitmek bilmeyen o saniyelerden 80 tane saydık, kâbus gibiydi.
Biz o 80 saniyenin sonunda kendimizi buz gibi şubat sabahında sokağa zor attık.
Ya atamayanlar?..
***
Acıları, acılarla unuttuğumuz bir ülkede yaşıyoruz ne yazık ki biz...
Anadolu'da güzel bir söz vardır:
'Allah, bu acıyı unutturmasın.'
İlk duyduğunuzda belki yadırgadığınız, Allah yaşadığından daha büyük bir acı vermesin ki bu acıyı unutacak noktaya gelme, anlamında söylenen bir söz...
Başta 1999 Marmara Depremi olmak üzere yaşadığımız nice acıları unutmuş olmasaydık bu felâketi, bu boyutlarıyla yaşamazdık.
Evet, Allah bu acıyı unutturmasın!..
Unutturmasın ki bugün yaşadıklarımızdan daha beterini yaşamasın bu toplum.
'İyi bir gün olsa yeter!' denilecek zamanlardayız, demiştim daha önce...
Fazla şey istemişiz.
'Yaşayacak günümüz olsun yeter!' denilecek zamanlardayız.