Diyarbakır’daki anız yangınında ölenlerin sayısı -yazı kaleme alındığında- ne yazık ki on beşe ulaştı. Yaz ayları geldiğinde Adana gibi etrafı tarım arazileriyle çevrili şehirlerde anız yakmak çok ciddi sağlık sorunlarına neden oluyor.
Peki, çiftçiler, onca yasaklamalara, cezalara rağmen neden anız yakmaktan vazgeçmiyor?
Yazımızda bu sorunu inceleyeceğiz.
Çiftçinin yetiştirdiği mısır, yeterli kuruma oranına ulaştığı ve hasat zamanı geldiğinde, çiftçi bir biçerdöverci ile anlaşır ve hasat başlar. Hasattan sonra, 30 ila 50 cm.lik mısır sapı tarlada kalır.
Tarla çiftçiye aitse ve çiftçi tarlasını dinlendirecek, yeni bir ürün için hazırlık yapmayacaksa, traktör arkasına taktığı paçal makinesi ile tarlaya girip mısır saplarını parçalar, toprakta bulunan zararlıları yok etmek için toprağı ilaçlar, bir sonraki ürün yılı için toprağı dinlendirmeye bırakır.
Paçal makinesi ile parçalanan ve dinlendirilmiş toprakta bırakılan mısır sapı aslında bir sonraki yıl için organik madde oluşturur ki, bu toprak için çok faydalıdır. Çiftçi bunun bilincindedir.
Anız yaktığında, mısır sapını yok ederken, bir kısım zararlı toprak canlıları yanında, faydalı toprak canlılarını ve faydalı bir kısım elementleri yok ettiğini, iletişim ve enerji hatlarına zarar verdiğini, şehrin üzerine çöken duman ve islerle binlerce insanın sağlığına zarar verdiğini, çevresel bazı sorunlar yarattığını da bilir.
Madem sapı parçalayıp tarlada bırakmak faydalı, anız yakmak zararlı ise neden anız yakar çiftçi?
Çiftçi, genellikle kiralık topraklarda ekim yapar ve kiralar da yüksek olduğu için, toprağı boş bırakamaz. Toprak kendisinin bile olsa ekonomik zorunluluklar ona toprağı dinlendirme fırsatı vermez.
Hasattan hemen sonra tarla yeni bir ürün için hazırlandığında tarlada kalan mısır saplarının parçalanması ve toprakta bırakılması, sapın hemen çürüyerek toprağa karışmasını sağlamaz. Sapın bir sonraki ürün için zararlı etkilerini ortadan kaldırmaz. Ayrıca toprakta bulunan zararlıları yok etmek için ilaç kullanmak gerekir ki ilaç da çok pahalıdır.
Yani çiftçi için, zararlarını bilse de anız ile mücadele etmenin en kısa ve az maliyetli yolu anız yakmaktır.
Çiftçi de zararlarını bile bile ve çaresizlikten anız yakar.
Maalesef biz de şehirlerimizde kapı pencere açamaz, dumandan nefes alamaz hale geliriz ama bu sorunun tek sorumlusu çiftçiler değildir.
Dünyanın en pahalı mazotunu kullanan çiftçiye, “sapı paçal makinesi ile parçala, yok et, anız yakma!” demek en azından çiftçiye haksızlıktır.
Çiftçiyi toprak sahibi yapabilmek esastır. Küçülmüş, parçalanmış, yok edilmiş tarım arazileri, çiftçilere maliyeti düşürmek için anız yakmaktan başka bir seçenek bırakmaz.
Cezaları artırmak, asmak, kesmek çözüm yolu değildir.
Sanayiciye, inşaatçıya, çevreyi kirletmesine bakılmaksızın verilen destekler, çiftçiye de verildiğinde çiftçi, hem kendisi hem çevre için daha sağlıklı yöntemleri kullanacaktır.