UZMAN DİYETİSYEN SELİN NUR ÜNAL

Tarih: 28.07.2022 09:43

BİR KÜÇÜK DİYET MESELESİ

Facebook Twitter Linked-in

Diyet denilince hemen bir kısıtlama, diyetisyen denilince besin polisi canlanıyor kafamızda. Biri diyete başlıyorsa başucunda yasaklı besinlerin listesi hazır vaziyette, bir de besinlere kilo aldıran, zayıflatan, sağlıksız, iyi, kötü besin gibi etiketleri de yapıştırdıysak artık beslenmeyle olan ilişkimiz bozulmaya başlayabilir.

Yasaklı besinlerimizin olduğu bir durumda besinin zihnimizdeki cazibesini arttırıyoruz. Size “Bir dakika boyunca beyaz bir ayı düşünmeyin.” desem en az bir kere bile düşünmeden yapabilir misiniz? Aynı şekilde beslenmede de bir besini yememeliyim, yasak diye kendimize dayatmaya çalıştığımızda gün boyu o yasak besini düşünmek, bir sonraki öğüne kadar geçen süreyi zor geçirmek ve eninde sonunda kendimizi o besine saldırırken bulmak kaçınılmaz hale geliyor. Hâlbuki neleri yasaklayacağımıza değil neleri ekleyeceğimize odaklansak nasıl olur? Mesela meyve sebze tüketimimizin yetersiz olduğunu düşünüyorsak nasıl arttırabileceğimizin yollarını arasak, su tüketimimiz az ise yeterli seviyeye nasıl getirebileceğimiz kısmına kafa yorsak nasıl olur? Beslenmede tüm besin gruplarına yer vermek ve mümkün olduğunca besin çeşitliliğini sağlamak önemli olduğu için öğünlerimizi nasıl daha çeşitli hale getirebilirim gibi düşünceler bir nebze bakış açımızı değiştirmemize fayda sağlayacaktır.

Diyet, Arapçada bedel ödemek anlamında kullanılırken Latince karşılığı sağlığı korumak veya düzeltmek amacıyla uygulanan beslenme düzeni, yaşam tarzıdır. Yaşam tarzı bu noktada anahtar görevi görüyor. Diyet, bedel ödemek ya da başlanıp bırakılan bir süreç değil yaşam tarzımızı oluşturan genel beslenme alışkanlıklarımızdır. Bir diyetin yaşam tarzı haline gelmesi sürdürülebilir olmasından geçer. Beslenme düzeninizde değiştireceğiniz herhangi bir davranışta 'Bunu hayatım boyunca sürdürebilir miyim?” diye kendinize mutlaka sorun. Vereceğiniz cevap ise evet olmalı. Çünkü ancak o zaman davranış değişiklikleriniz alışkanlığa dönüşüp yaşam tarzınız haline gelebilir.

Sürdürülebilir beslenme düzeninde her besine yer verilebilir. Çünkü beslenme büyük resme odaklanır. Genelde nasıl beslendiğimiz önemli. Ara sıra tatlı, hamur işi, fast food yediğimizde diyet bozulmuş olmuyor. Sağlıklı beslenirken bu besinlere kaçamak demeye başlıyoruz. O halde kaçmak istediğimiz bir beslenmeyi neden takip ediyoruz? Battı balık yan gider düşüncesiyle o tüketimi sürekli hale getirmediğimiz sürece problem yok. Hedefimiz hiçbir zaman tamamen şekersiz, karbonhidratsız, yağsız beslenmek değil. Halk arasında yaygın olarak düşünülenin aksine besinlerin kilo aldıran, kilo verdiren, iyi veya kötü gibi özellikleri yoktur. Kötü besin diye etiketlediğimiz bir besin yediğimizde kötü bir şey yapmış olmuyoruz. Ardından bunu telafi edici bir davranış da yapmamız gerekmiyor. Besinlere bu etiketleri veren bizleriz. Eğer bir sınıflandırma yapmak istiyorsak besleyici ve daha az besleyici besinler olarak sınıflandırabiliriz. Fakat bilimsel olarak bu kadar net şekilde bir sınıflandırma bulunmamaktadır. Besinler nötrdür. Paracelsus’un da dediği gibi zehir ile ilacı ayıran dozudur. Yaşamın devamı için elzem olan su bile aşırı tüketiminde zehir olabilir. Önemli olan besinin tüketim sıklığı ve miktarıdır. Her bireyin ihtiyaçları farklı olduğu için tüketim sıklığı ve miktarı ise bireysel farklılıkları içerir.

En ufak bir araştırmada karşınıza onlarca diyet türü çıkabilir. Aralıklı oruç, Dukan, detoks, Alkali diyet vb. Hangisinin en sağlıklı olduğu konusu kafanızı karıştırabilir. Bu konuda bilimsel olmaksızın herkesin bir fikri mevcut ve maalesef bilgi kirliliğine çok açık bir alan. En iyi diyet sen diyetidir diyebiliriz. Sen diyeti; beslenme alışkanlarınıza, bireysel özelliklerinize, sağlık durumunuza, yaşam tarzınıza uygun sadece size özel olan diyettir. Her birimizin parmak izi nasıl kendimize has ise beslenme ihtiyaçlarımız da aynı şekilde parmak izimiz kadar biricik. Her şeyden önce şunları sorgulayın; diyetiniz size özel mi planlandı, hayatınız boyunca sürdürebilir misiniz, bütçenize, yaşam tarzınıza, sağlık durumunuza göre mi planlandı? En önemlisi ise kim planladı? Diyeti sadece diyetisyen planlar. Bu nedenle sorgulamanız gerekenler arasında bir diğer önceliğiniz diyetinizi planlamış olan kişinin diyetisyen olup olmadığı olmalı.

“Hocam iyi, güzel anlatıyorsunuz. Ama biz çoğu zaman bunları bilsek de uygulayamıyoruz.” diyenleri duyar gibiyim. Bazen bilgi uygulamayı getirmez. O zaman kendinize güçlü bir sebep bulunuz. Kendimden örnek vereyim. Ailemde diyabet hastalığı var ve genetik bir yatkınlığım olabilir. Bana iyi gelen şekilde kendimi beslemediğimde hastalık riskim artabilir. Hastalık risklerini azaltmayı seçiyorum.

Siz de içinizden tekrar edin. “Bana iyi gelen besinleri seçebilirim ve kendimi besleyici besinlerle besleyebilirim.”

Bir de yemek yerken fişinizi çekin. Dikkatinizi dağıtan unsurları mümkün olduğunca kaldırın. Fonda hafif bir müzik olabilir belki. Yemeğin kokusu, görüntüsü, dokusu ile duyularınızı uyarın ve farkındalığınızı besine verin. Hazır olduğunuzda besini kutsayarak yiyebilirsiniz. Afiyet olsun.

               İstinye Üniversitesi

Medicalpark Gaziosmanpaşa Hastanesi

                Uzman Diyetisyen

                   Selin Nur Ünal


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —