BOMBACI ÇERDEN!
Haberleri dinlerken Musto sinirlendi. Anası Badem hanımın eli ayağına dolandı. Kocası Çerden beye; “Niye haberleri açtın?” der gibi kaş göz yaptı.
Çerden bey; yapacak bir şey yok diyei karısına baktı.
Haberleri can kulağıyla dinleyen Musto, birden ayağa kalktı ve televizyona kumandayı fırlattı.
“Vay gelmişini geçmişini! Vay çarkıfelekler vay! Kıran girdi hepimize kıran! Kandırılmışlar; açlıktan, vergiden, algıdan göz açtırmıyor, milleti toplumun bekası diye asıl bizi kandırıyor lan! Ülkenin bekası diyor, Kuvayi Milliye haaa! Şimdiler de tef-i zilliye laynn!.. Mezdek-i partiye“ diye dişlerini sıktı.
Mahallenin dayısı, anasının kıllı ayısı, düzenin isyankârı Musto’nun gözü dönmüştü artık. Her şeye muhalif olan Musto, ne dediğini bilmiyor, ağzından çıkanı kulağı duymuyordu. Bütün partilere veryansın ediyordu.
Babasıyla göz göze gelen Musto; “Baba lan, git bana bir Adana dublesi hazırla, elim ayağım titriyor sinirden” dedi.
Musto’nun babası Çerden bey; “Dur aslanım sakin ol, hemen getiriyom yiğidim” diyerek, mutfağa koştu. İki duble rakı hazırlayıp oturma odasına geçti. Dubleden bir yudum aldı. “Oh yağ gibi akıyor boğazdan mübarek” diyerek, diğer dubleyi Musto’ya uzattı.
Badem hanım çılgına döndü.
Çerden bey, karısının bugünkü vereceği tepkinin dozunu bilemediği için paniğe kapıldı. Çünkü Badem hanım, rakıya verilen parayı biriktirseniz yat, kat alırız diyenlerdendi.
Çerden, karısına yalvarırcasına; “İdare et mucur gözlüm, oğlan çok sinirli” der demez, Badem hanım; “bıktım sizin bu dalaverenizden dümbükler! Bugün bekaya, yarın tebaaya sinirlendik diyerek rakının dibine vuruyorsunuz, rakı kaç para bilmiyor musunuz? Evin bekası ne olacak? Allah belanızı versin! Allaaaaah belanızı versiiiiin!...”
Rakı dublesini oğlu Musto’ya göz atarak uzatan Çerden bey; “anan cinlendi valla! Yarın ne bahane bulacaz?” dedi.
Musto kahkaha attı.
“Haber bültenlerini açtığımız an, çilingir sofrasını kurduğumuz andır. Duydun mu? Kerhanelere atanan kayyumları koranadan dolayı görevi bırakmış.
Çerden bey; gözünün birini kıstı, kaşını kaldırdı, derin bir iç çekti. Kerhanede sevgilisi Biricik vardı. Onu görememenin, eve hapsolmanın isyanıyla rakıyı fondipledi.
“Baba lan nereye daldın, ne düşünüyon?
Çerden; “Hiç, hiç bir şey düşünmüyom oğlum, hadi şerefe!” deyip, geçiştirdi.
Siz yaşlılar için sokağa çıkma yasağı ilan edildi, biliyon değil mi? Dedi Musto.
Çerden yine sevgilisi Biricik’siz geçecek yasaklı günler nasıl geçer diye düşünüp; “he, biliyom ya, anan artık ömrümü yer, ömrümü! Rakı da içemeyiz gönlümüze göre. Ne meyhane, ne kahvehane. Lan oğlum böyle hayat nasıl geçer?” diye söylendi.
Musto kahkahayla güldü.
“Babama da bak hele! Neyi dert ediyon sen? Ben hallederim! Yarın akşama doğru anama; sokağa çıkma yasağı var, artık erkekler yoldan çıkamaz gayrı derik, Biliyon seni çok kıskanıyor, senin moruk hallerine bakmayıp, ‘Hep bu şerefsiz baban, karılarla okeye dönüyor’ Diyor ya, İnan ki sen evdesin diye, o da mutluluktan bir duble içmezse, bana ne dersen de!” diyerek, rakıdan bir yudum aldı.
Çerden; “ağzını topla lan nerem moruk?” derken, derin bir iç çekti.
Oğluna üzüntüsünü belli edemedi. İçi yanıyordu. “Oğlan doğru söylüyor, Biricik kırk yaşında, ben yetmiş!” diye düşündü, ikinci dubleyi hazırladı. Mutsuz hallerde oğluyla kadeh tokuşturdu.
Musto’nun babası Çerden bey yetmiş yaşındaydı ama gücüm kuvvetim mesir macunu gibi evvel Allah derdi. Belki de aslı vardı, hanımı Badem’de, ona azgın horozum diye cilvelenirdi. Lakabı Bombacı Çerden’di. Bu yaşa gelmesine rağmen hovardalık konusunda ün salmıştı. Kemik veremi gibi atmış kilo olan Çerden sağlıklı, çivi gibi bir adamdı.
Musto’nun anası Badem, çetin cevizdi. Mahallenin badem şekeri, kocasının mucur gözlü acı bademiydi. Mahallenin ünlü dayısı Musto’nun gözü kara annesiydi.
Çerden bey teybi açtı Müslüm Gürses’in kasetini koydu ve dinlemeye başladı.
“Bir kadın tanıdım çok ağlıyordu.
Eşinden ayrılmış bir hali vardı.
Acıdım haline elim değmedi.
Yalvardım yakardım bir sır vermedi” diyordu Müslüm.
Musto gülümsedi. “Baba dertlendin hayırdır?” dedi.
Çerden bey suskundu. Bir süre sonra suskunluğunu bozdu. “Kerhaneler kapatılmış mı?” diye sordu oğluna.
Musto; “Bugün gazetede yazdı. Kapatılacakmış. Bizim muhtarın bir dalgası var Biricik abla. Onu aradım haber doğruymuş der demez, Çerden’in kıskançlıktan beyin reseptörleri yandı. Başından aşağı kaynar su dökülmüştü sanki!
Demek, Biricik muhtarla ha! Diye bağırdı.
Musto; “ohooo, bakkal Veli, hırdavatçı Ali... Herkesle... Hayırdır tanıyor musun Biricik’i?”
Çerden bey ağlamaklı; “Yok oğlum nerden tanıyacağım?” diyerek yatak odasına gitti. Zulasından Biricik için sakladığı bileziği çıkardı. “Bunu bozdurup monotof kokteyl hazırlamak için malzeme almazsam, Biriciği, muhtarla beraber uçurmazsam bana da bombacı Çerden demesinler” diye söylendi.
Karısı Badem’de yatak odasına girdi. Kocasının elinde bileziği görünce sevinçten gözleri parladı. “Aman Çerden efendi bana mı aldın bunu?” diyerek, bileziği el çabukluğuyla Çerden’in elinden kapıp, koluna taktı. Oğlu Musto’ya seslendi. Oğlum koş baban bana bilezik almış” dedi.
Çerden deli bakışlarını gizlemeye çalıştı. Sinirden eli ayağı titriyordu. Bileziği karısına kaptırmanın acısını yaşıyor ama belli edemiyordu.
AYÇA ÖZTORUN