“Korkmasaydın Ne Yapardın?” adlı eserinde değerli Bahar Eriş şöyle diyor: “Çok farklı sektörlerden çeşitli araştırmalar kadınların kendi performanslarına hep olduğundan daha kötü değer biçtiklerini gösteriyor. Kadınlar olarak kendimizi azımsıyoruz. Oysa erkekler kendilerini olduğundan daha iyi değerlendiriyor. Buna sosyal psikolojide kendini kayırma eğilimi deniyor. Kendini kayırma eğilimi, kişinin başarıyı kendisine mal etmesi, başarısızlığı ise dış etmenlerde araması demek.”
Tıpkı Bahar Eriş’in de vurguladığı gibi biz kadınlar hele bir de anne isek her kim bir vicdan azabı ile yaşamaya mahkum ediyoruz kendimizi. “İyi anne olmak” için arayışımız neredeyse hiç bitmiyor. Bazen öyle kaygılı kadınlarla karşılaşıyorum ki “Korkma, iyi bir annesin!” diye haykırmak istiyorum.
Özellikle çalışan kadının sorumlulukları ve kimlikleri öylesine birbirine karışıyor ki baş etmek git gide zorlaşıyor. Bir yandan profesyonel çalışma hayatında erkeklerle daha da kötüsü hemcinsleri ile mücadele etmek, zaman zaman mobbinge göğüs germek, eve gelince evi sevk ve idare etmek, iyi bir eş, iyi bir arkadaş, iyi bir komşu, iyi bir evlat daha da önemlisi iyi bir anne olmak için delice çırpınmak gerekiyor. Tüm bunları dengelerken günümüz modern kadının olması beklenen kalıpları da unutmamak gerekiyor: bakımlı olmak, fit olmak, donanımlı olmak … gibi. Ayrıca sosyal hayatı ve sosyal medyayı dengelemeyi de unutmamak gerek.
Tüm bu roller ve kimliklerle mücadele eden kadının en büyük vicdan azabı, en büyük korkusu evladına yetememek, yeteri kadar vakit ayıramamak, iyi anne olamamak oluyor. Bu duygu genellikle anneleri çocuğa odaklanmaya ve iş dışındaki tüm hayatını çocuğuna adamaya itiyor. İşte böyle doğuyor genellikle helikopter ebeveynlik. Çocuğuna yetemediğini düşünen helikopter anneler genellikle:
Çocuğunun her dediğini yapma, Her istediğini alma, Çocuğuna sınır koymama Çocuk odaklı yaşama Tüm kararlarda çocuğu ön planda tutma Kendisini, eşini, aile bireylerini ve arkadalarını ihmal etme Genellikle çocuğu ile uyuma Çocuk merkezli karar alma Çocuğun tercihe ettiği yemekleri pişirme eğiliminde olurlar.
Dolayısı ile aslında yaşadıkları hayat da kendi hayatları olmaktan ne yazık ki çıkar. Çünkü varoluşlarını tamamen çocuklarına adadıkları için eşlerine artık vakit ayırmayan, cinsellikten neredeyse tamamen uzaklaşan, sosyal hayatlarına sadece çocukları ile dahil olabilecekleri kişileri dahil eden ve çocuk için yaşayan kendilerine göre fedakar annelere dönüşürler. Oysa anne olmak bir kadının “eş” “arkadaş” “dost” “sevgili” kimliklerini öldürmemeli ve bu kimliklerin önünde engel teşkil etmemelidir. Amerika Birleşik devletlerinde yapılan 1000 den fazla çocuğun on beş yılı aşkın süre izlendiği bir araştırma göstermiştir ki; annenin çalışıyor olmasının, çocuğa çalışmadan sadece annesinin bakım vermesinden neredeyse bir farkı yoktur. Yani annenin çalışıyor olması eğer anne bilinçli ve duyarlı ise çocuğa herhangi bir zarar vermiyor. Yani işten gelen bir anne de vicdan azabına gerek olmaksızın çocuğu ile nitelikli ve sağlıklı ilişki kurabilir. Zaten her zaman tekrar ediyorum ve tekrar vurgulamak isterim ki iletişimin kalitesini belirleyen süresi değildir. Tüm gün aynı ortamda ama kopuk vakit geçirilmesindense yarım saat tamamen kendini vererek ve gerçekten odaklanarak çocuğu dinlemek, çocukla oyun oynamak ya da sohbet etmek çok daha faydalıdır. Ayrıca sadece annenin değil babanın da çocukla ilgilendiği ailelerde ruhsal anlamda sağlıklı ve akademik olarak daha başarılı çocukların yetişeceği unutulmamalıdır.
Kollektif bilinçaltımızda yer etmiş olan bazı tabulara takılmak, sadece anne kimliğine bürünüp tüm hayatımızı çocuğumuza adamak ne yazık “iyi anne olmak” demek değildir. İyi anne olmak sadece çocuk için nefes almak değildir. İyi anne olmak kendimizi sosyal medyadaki süper mom’larla kıyaslayıp depresyona girmek hiç değildir.
Size bir sır vereyim mi? Annem Demişti Dersin kitabımda ısrarla bahsettiğim gibi iyi anne olmak öncelikle “mutlu bir anne” olmaktan, kaygılardan arınmaktan ve çocuğuyla birlikteyken gerçekten onunla keyifli vakit geçirmekten ve elinden geleni yaptıktan sonra sızlanmak yerine kendini kıyaslamak yerine çocuğuna sevgi ile sarılmaktan geçer.
İyi bir anne olmak demek, ruh sağlığı yerinde mutlu ve hayatı farkındalıkla karşılamak demektir. İçinde bulunulan an’dan keyif alan bir anne yetiştirebilir ancak mutlu bir çocuğu. Keyifle evine gelen, keyifle sosyal ilişkilerini dengeleyen bir anne en sağlıklı rol model olacaktır bir çocuk için. Doğru zamanda doğru sınırları koyabilen bir annedir “iyi anne”, çocuğunun her istediğini anında yerine getiren değil. Kitap oku diye direktif veren değil kitap okuyarak örnek olan, çocuğuna kitap okuyan annedir iyi anne. Korkma! Kendini kimse ile kıyaslama ve unutma kendi koşullarında sen iyi bir annesin! Unutma, sen ne kadar dolu dolu yaşar, ağız dolusu güler, endişelenmeyi bırakırsan çocuğun da o kadar mutu bir birey olacak!
Pınar Yeşiltay Sevim