Arabesk bir kültürdür; acılardır, varoştur, fakirliktir-kaybetmişliktir, belki de kaderdir. Anadolu’ya has bir şeydir. Her insanın hayatında ara ara yer alan bir kültürdür arabesk. Arabeski geniş kitlelere yayan kişi Müslüm Gürses’tir.
Onun için; “Benim bildiğimi anlamadan, Müslüm her gece uyurken ağlardı.” diyor, müstakbel eşi Muhterem Nur.
Urfa'da dünyaya gelen Müslüm Gürses, çok trajik bir olay nedeniyle (Annesini ve kız kardeşini, babasının öldürmesinden dolayı) doğduğu yer olan Urfa'dan, Adana'ya taşınmak zorunda kalıyor. İçinde yanan sanat ateşiyle kendini ifade edebileceğinin farkına varan Müslüm, Adana’da, dönem aile çay bahçelerindeki ses yarışmasına katılmak istiyor. Bu durumu işiten babası, yarışmaya gidemesin diye, yarışmaya gideceği gün saçlarını makineyle tıraş ederek engel oluyor. Travmalarla başlamış olduğu hayatında, sonraki dönemlerinde de travmalar sürüyor;
Arabeskin Babası, Adana'da 18 yaşındayken ölümcül bir trafik kazası geçiriyor. Öldü diye morga atıyorlar. Savcı otopsi için geldiğinde, morgtan küçük bir el hareketiyle hayatta olduğunu kanıtlıyor. Tekrar doktor çağırılıyor, ancak doktor 'Bu reflekstir' deyip ölüm raporu düzenliyor. Akabinde daha büyük bir hareket yapıyor ve ameliyata alınıyor. Ancak ameliyattan sonra koku alma duyusunu yitiriyor, her şey ona ispirto gibi kokuyor.
Müslüm'ün sağ kulağı hiç işitmiyor, sol kulağı yüzde 30 işitiyor ve sağ gözü de çok bulanık görüyor.
Aslında şarkı söylemedi Müslüm, içindeki hayatın acılarıyla kavrulmuş olduğu kendi felsefesini yaşadı-yaşattı.
Acıları paylaştı. Müzik kültürü çok genişti, cazdan klasiğe, Ortadoğu etnik folklorik müziklerinden bizim klasik Türk sanat müziğimize kadar. Repertuvara onun kadar hâkim başka bir müzisyen yoktu.
Hem bu müzikleri hem de aralarındaki farkları çok iyi biliyordu. Birçok şarkısının sözleri kendisine ait olmasına rağmen düzenleyen adamın adıyla çıkıyor, yani Müslüm Baba’nın emeğine hırsızlık yapılıyordu. Beyefendiliği ve çizgisinden sapmamasıyla müthiş bir Anadolu terbiyesine sahipti.
Kendisinin çağdaşları Orhan Gencebay -Ferdi Tayfur Pop'a kaydığı herkes tarafından bilinir ama Baba, şarkıcılık hayatında çizgisini hiç bozmadı, hep arabesk söyledi.
Erkek kardeşi, 12 Eylülde, (Asker kaçağı olduğu için) dur ihtarına uymuyor diye, kolluk kuvvetleri tarafından yasal bir şekilde vurulup öldürülüyor.
Bir kere trafik kazasında ölümden dönmesinin haricinde, bir hayranı Müslüm’e olan fanatik sevgisinden dolayı Bursa konserinde bıçaklıyor.
Acılarını Çukurova Kültürüyle karardı.
Murathan Mungan şiirlerini, Leonard Cohen'in şarkılarını icra etti. Semah da okudu, pop’ da, rock da. Halkevinde aldığı eğitim ve Adana kültürü; delikanlılık, kabadayılık, haksızlık karşısında diklenmesine dönük karakterini oluşturmuştu...
Parayı pulu hiç umursamadı. Hayat ona dürüst kalmasa da O her zaman hayatta dürüst kaldı. İnandığı hayat felsefesinden katiyen taviz vermeyen Müslüm Gürses, eşsiz yorumuyla da insanların iç dünyasında zelzeleler yaptı.
Ahmet Kaya, her ne kadar özgün protest müzik yapmış olsa da Arabesk ondada vardı. (gerek sanatıyla/gerekse yaşam tarzıyla)
Hangimiz dinlemedik ki Müslüm'ü...hangimizin duygularına dokunmadı ki.
Bazı yersiz Aydınlar inkar etse de; hayatın gerçeklerinde Arabesk kültür hep vardır. Bence her insan zaman zaman Arabesk davranır-davranacaktır da, sadece etten, kemikten ibaret olmayan insanda, duygular taşıyan bir ruh da vardır.
Müslüm Gürses'i kendisine o kadar yakın buldu ki insanımız, Müslüm diye hitap etti. Baba dedi. Sanki aileden biriydi. Dünyada Pavorotti (operayı halka indirgedi)bizde de Müslüm (arabeski yaydı/burjuvaya da-garibana da). Müslüm Baba’nın kalıcılığı sanatsal üretimiyle alakalıydı.
“Solmadan gel artık aşkımın gülü
Olsa da konuşsa kalbimin dili
Küçücük dünyamda bir bilsem seni
Görünmez yazıyla yazdım kalbime
Böyle bir aşk görülmemiş dünyada
Ne geçmişte ne de bundan sonra da
Arasalar bulamazlar rüyada
Göremezler seni yazdım kalbime”
Nur içinde uyu, İyi ki bu dünyadan geçtin. Kansız Devrimin Yalnız Generali ‘Müslüm Gürses’.
İsmet Tanlı