Amerika ve Hollywood, esasen Amerikalı, her olaya gizem katmayı sever. Bu konuda inandırmaya eğilimi, inanma eğilimiyle atbaşı gider. Örneğin, James Dean otomobiliyle bir ağaca mı çarpmış, bir boğanın boynuzları gibi göğüs kafesini dağıtan direksiyon gövdesine mi saplanmış! Otomobil kazazı ve ölüm belgeleriyle apaçık ortadayken bile esasında James Dean’in ölmediği, bu kazanın bir kurgu olduğu, James Dean’ın başka yerde başka bir hayat yaşamakta olduğuna inanacak milyonlarca Amerikalı bulunabilir. Çünkü Amerikalılar, kendi ikonalarının ölümsüzlüğüne inanmak isterler. Hayli genç bir devlet ve toy bir toplum olmanın önlenemez heyecanı...
16 Ağustos Elvis’in ölüm yıldönümü. Sinema oyuncusu, Rock’n Roll Kralı Elvis nasıl ölebilir ki? Aradan geçmiş 45 yıl! Yine de inanılmaz gelmekte Amerikalıya onun bir ölümlü olduğu! Elvis şişmanlaya şişmanlaya, adeta süreye yayılan bir intihar modeliyle uyuşturucu ve alkol bağımlısı bir yıldız olarak geçirdiği yılların ardından toplumun gözleri önünde ağır ağır ölmüş de olsa. Amerikalılar, onun ölmediğine yönelik akla hayale gelmeyecek iddialar ortaya atmayı sürdürüyor. Bu tuhaflıkları basın da destekliyor, birçok nedenle. Oysa o aşırı kiloları, sağlığını boş vermesi sonucu kalp krizi geçirip öldü. 1977 yılının 16 Ağustos günü... Öldü süsü verilip, başka bir yerde, başka bir hayat yaşaması sağlandığı iddialarının altında bu insanların Amerikan yıldızlarının ölümsüzlüğüne inanmak isteme naifliği yatmakta. Bu nedenle o dedikoduların taraftar bulması zor değil. Naif toplum, inanma eğiliminde bilgiye dayalı kanıt sunma yanlısı da değil! Her naif insan gibi, ikonanın yaşadığına inandıklarını söylemekle yetinmekteler.
Elvis Presley’in cenaze törenine katılma şansını yakalayanlardan kimileri, tabuttaki kişiyi Elvis’e hiç benzetmediğini söyleyerek, ölümün kurmaca olduğu düşüncesine dayanak sundu. Tabuttaki adamın burnu, alnı, dudakları, kaşları kuşkunun ipuçlarıydı. Orada yatan bir başka ölüydü, Elvis ölümsüz olduğuna göre... Belki de oraya, Elvis’in balmumu heykeli konulmuştu. Komplo teorilerinden birine göre; Elvis’in cesedi bulunmadan saatler önce bir siyah helikopter onu kaçırmıştı. Takma adı olan Jon Burrow adına, Memphis’ten Arjantin’e bir uçak bileti alınmış olması da şaşırtıcı.
Dünyayı sarsan özel karakterlerden Elvis Presley dikiş makinesi operatörü bir anne (Gladys) ile tarlalarda ırgat olarak çalışan, ama bazen kamyon şoförlüğü yapan bir babanın (Vernon Presley) çiftinin tek çocuğuydu. 1935 yılının 5 Ocak günü doğdu. Bu aile yoksulluk sınırı altında yaşıyordu. Sadece 8 dolarlık bir borcu ödeyemeyen Vernon, bu nedenle hapis yattı. Çocukluğu elinden alınmış biriydi Elvis... Birçok anaakım sinema filminde oynasa da, daha fazla müzisyen yönüyle biliniyordu; çocukken ailesiyle birlikte Pentecostal Kilisesinde dinlediği ayin şarkılarından etkilenerek müziğe yönelmişti. İncil de o dönemlerinde onun üzerinde etkiliydi. Ünlü olduktan sonra da ilahilerle bağını koparmadı. Yakışıklılığı önemli avantajlarından biri olsa da; müzikte öneminin kaynağı hem beyaz adam, hem siyahi adam seslerinin tonlarını yeteneği sayesinde kolayca kullanabiliyordu. Rock’n Roll’dan Blues’e kadar çeşitli türlerde eserler verirken temel dayanağı harikulade danslarıydı tabii. My Way gibi cover eserlerinin bilinirliği orijinallerini bile gölgede bıraktı.
Elvis’ten önce hiçbir şey, ama hiçbir şey yoktu (John Lennon). Ne zaman canı sıkılsa bir Elvis şarkısı dinler çok iyi hissederim (Paul McCartney). Hollywood’a yakışan bir şey varsa, o bir Presley filmidir (Hal Wallis). Birçok sağlam adam geldi geçti! Taklitçiler türedi. Rakipler de yok değildi. Sadece bir Kral var (Bruce Springsteen). O, benzersiz bir sanatçıydı. Taklitçilerin arasında bir orijinal (Mick Jagger). Elvis çalışkandı, kendini adadı. Onun gibi bir başkası olmayacak (James Brown). Kalbin atmayı kestiğinde içinde olanı bilmenin dünyada bir yolu yok. Dünya tümden sarsıldı. Senden geride yeller esiyordu (Robbie Williams).
Onun ardından bunlar söylendi. Elvis bu sözlerle kutsandı.