DOÇ.DR.CENGİS T. ASİLTÜRK

Tarih: 09.10.2022 09:58

ONUN ADI BRUCE LEE

Facebook Twitter Linked-in

Bruce Lee...

Siyah, düz saçlar, kara, çizgi halinde kaşlar, zeytin siyahı sert bakışlar... Belki dünyanın en güzel değil, ama en anlamlı bakışlarına sahipti. Esnek, estetik, çelik gibi vücut... Fiziki yapısı ve dış görünüşü politik bir konu olduğu için üzerinde bu kadar duruyoruz. Bugünkü gençlerin belki ismini bile duymadığı dövüş sporcusu ve sinema oyuncusu Bruce Lee yakışıklı bir adam mıydı?

Postmodernizm ve post-truth çağla, modernizm dolayısıyla akılcılık akıllardan silinmek isteniyor. Böylece şeylerin muğlaklaştırılması, belirsizleştirmesi, tanınamaz bir hale getirilmesi gerekiyor. “Neye göre doğru kime göre doğru” sloganları bu nedenle üretildi. Her şey değilse de kimi şeyler görecelidir. Moissej Kagan’ın, Estetik ve Sanat Dersleri isimli eserinde örnekleriyle kanıtladığı gibi güzellik (yakışıklılık) göreceli bir kavramdır. Boyalı basın ne zaman, “bu adamı yakışıklı bulacaksınız, şu kadın güzel bulunacak, şuna hayranlık duyacaksınız” dedi de, kitleler itiraz etti?

Bruce Lee’nin fizik yapısı ve dış görünüşü politik bir konuydu çünkü kendisi Amerika’da doğmuş bir Çinliydi. II. Büyük Savaş Amerikalılar değil de Japonlar tarafından kazanılsa bütün dünyada güzelliğin ve yakışıklılığın timsali Japonlar olacaktı. Kagan’ın verdiği kanıtlı bilgiler, bunu apaçık gösteriyor. Bir Japon ya da Bruce Lee gibi bir Çinli nasıl yakışıklı sayılabilir? Hem de Amerika’da? Hollywood’da kanun: “Para getirecek her şey mubah! Kurallar esnetilebilir asla yıkılamaz!” Bu, şu da demek değil mi: “Kurallar yıkılamasa da, esnetilebilir!”

Dövüş sporunun tanrısı Bruce Lee, Allahtan ki, herekse eşit davranılan Amerika’daydı. Kimsenin ırkı, milliyeti, mezhebi ve inancıyla ilgilenilmiyordu. İnsanların, pazarlanabilir, para getirebilir yeteneklerine bakılıyordu. Bruce Lee para eder yeteneklere sahipti. Erkeklerin idolü, kadınlarınsa rüyalarındaki prens olabilecek kadar erkeksi bir yakışıklılığa sahipti. Boyalı basın, “ne yakışıklı adam” dediğinde onu herkes yakışıklı bulacaktı!

Doğduğu anda bir doktorun verdiği isimle Bruce Lee Jun-Fan ve bütün dünyayı kendine hayran bıraktığı isimle Bruce Lee... Babası Çinli Lee Hoi-chuen, annesi ise yarı Çinli yarı beyaz (Alman ve İngiliz kırması) Grace Lee... Bruce Lee, 27 Kasım 1940’da San Francisco’da doğdu. Ölümü: 20 Temmuz 1973... Bruce Lee, Jeet Kune Do (durduran yumruk) ismi verdiği savunma sanatı sistemini geliştirmiştir. Daha önce ise, birçok dövüş sporu yapmıştır. Bazıları şunlardır: Shaolin KungFu, Tayland Boksu, Kick Boks, Karate, Wing Chun, Aikido, Eskrim, Tekvando, Hapkido vd.

Anne ve babasının Çin operasında oyuncu olduklarını kenara not etmek gerekir, çünkü Bruce Lee dövüş sanatı sporcusu olsa da, aktörlüğü spor beceresinden önce gelir. Zaten Bruce Lee’nin San Francisco’da doğmasının nedeni; anne ve babasının, turne için orada bulunmaları. Ailesi Kung Fu öğrenmesini istedi ve Bruce Lee bu spora altı yaşında başladı. 1954 yılında, Yip Man’ın öğrencisi oldu! Sinema oyunculuğu ve sporculuk için dans etmenin önemini kavramış ve dansa ilgi duyuyordu. Cha Cha dansında Hong Kong şampiyonluğu bile var.

On dokuzunda Amerika’ya dönüp, Washington Üniversitesinde Felsefe Bölümüne girdi. Geceleri bir restoranda çalıştı. Restoranın çatı katında kalıyordu. Çinlilerden başka milletlere öğretilmesi yasak olan Kung Fu dövüş sanatını Amerikalılara öğretmekten amacı ise zengin Çin kültürünü onlara tanıtmaktı. Böylece kendi adını taşıyan Jun Fan Kung Fu adlı okulu açtı. Aynı yıl Amerikalı Linda Emery ile evlendi.

Aktör olarak; 1964’te Ed Parkers’la ilk uluslararası çıkışını yaptı. Green Hornet başlıklı dizide oynamaya başladı. Çinli yapımcı Raymond Chow onu Big Boss filminde oynattı. Bu film, Hong Kong ve Asya’da gişe rekorları kırdı. Bruce Lee’nin iyi oyunculuğuyla filmleri, klasikler arasına girdi. Enter the Dragon filmi ise kült filmler arasına girecekti.

Hastalandı. Doktorlar, dövüş sanatını bırakmasını söyleyince Bruce Lee altı ay yataktan çıkmadı. Bu sırada Jeet Kune Do Tao adlı bir kitap yazmaya başladı, ama ölümüyle kitap yarım kaldı.

Doç. Dr. Cengis T. Asiltürk


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —