Mart 2011; Suriye’nin güneyindeki ‘Dera’ kentinde bir grup gencin düzenlediği barışçıl hareket ile fitil ateşlendi. Savaş 15 Mart 2011 tarihinde hükümet güçlerinin protestoculara silahlı müdahalesi ile başlayan şiddet ‘500 binin üzerinde insanın ölmesi, 22 milyon nüfusun yarısının evini terk etmesi, ülke ekonomisinin çökmesi ve ülkenin yıkıma uğraması ile devam ediyor.
Rejimin barışçıl harekete sert yanıtına karşılık, muhalifler silahlanarak cevap verdiler. Başlangıç noktası ‘Demokrasi, daha fazla özgürlük, insan hakları, özgür basın, ifade özgürlüğü’ olan sivil talepler aniden silahlı mücadeleye dönüşüverdi.
Yerel bir mesele bölgesel hatta küresel soruna dönüştü. Sünniler ve Şiiler arasındaki mezhep çatışmaları, etnik kırılmalar, radikal İslamcı örgütlerin Suriye’de kendine hareket alanı bulması, terör örgütlerinin yeni kimlikleri ile güçlenmesi gibi sebeplerden dolayı savaş Suriye' lilerin savaşı olmaktan çıkıştı.
Suriye ile 911 km sınırı olan Türkiye, 4 milyon mülteciye kapısını mecburen ve insanen açarak iç savaştan en çok etkilenen ülke oldu.
Avrupa ülkeleri ve Suriye’nin diğer komşuları mülteciler konusunda bizim kadar insani davranamadı. Tabi ki bu insani yaklaşım ülkemize beraberinde 80 milyar TL nin üzerinde bir maliyeti de beraberinde getirdi.
10 yıllık iç savaşın Suriye’ye maliyeti, Birleşmiş Milletler verilerine göre en az 250 milyar dolara ulaştı.
Tıp eğitimi almış, İngiltere gibi muasır medeniyet seviyesi yüksek bir ülkede yıllarca yaşamış ‘Beşar Esad’ ın nasıl oldu da bir diktatöre dönüştüğü anlaşılır gibi de değil. Mart 2011 yılına geri dönsek ve Dera kentinde sadece demokratik taleplerini dile getirmek için okul duvarlarına Esad karşıtı yazılar yazan gençlere sorsak, acaba yine de bu harekatı başlatmak isterler miydi ! Yoksa Hz.Ali nin de dediği gibi ‘Mazlumun dostu, zalimlerin düşmanı’ mı olurlardı.
Ali Tekli