Yola çıkarken insanlar hep aynı şeyleri sorar:
Cüzdanı aldın mı? Anahtar nerede? Şarj aleti unutulmasın…
Hayat dediğimiz uzun ve bilinmez bir yolculukta da bu soruların versiyonu değişir. Hangi diplomaya sahipsin? Ne kadar kazanıyorsun? Hangi dili biliyorsun? Bunlar önemlidir elbette. Ama belirleyici olanlar değildir.
Çünkü insan sadece bildikleriyle değil, taşıdıklarıyla yol alır. Ve bazı şeyler, ne bavula sığar ne de cüzdana.
Yol arkadaşların bunlar olmalı:
Sevgi.
Hayatı anlamlı kılan, her şeyin temeli. İçinde sevgi olmayan bir başarı, kupası boş bir yarış gibidir. Kendi içinde sevgi taşımayan bir insan, dışarıya ne verirse versin, eksiktir.
Umut.
Yol bazen kaybolur, hava kararır, harita işe yaramaz. İşte orada devreye umut girer. Umudu olan insan, yolu bilmese bile yürümeye devam eder. Çünkü bilir ki, ışık hep en karanlık yerden doğar.
Nezaket.
Görünmeyen ama hissedilen bir güç. İnsanlar söylediklerinizi unutur, ama nasıl hissettirdiğinizi hatırlar. Nezaket, insan olmanın sade ama en asil halidir.
Ve işin en çarpıcı tarafı şu:
Bu üçü varsa — sevgi, umut, nezaket — zamanla her şey yerine gelir. Bilgi öğrenilir, beceri gelişir, öz güven oluşur, para da bir şekilde bulunur.
Ama eğer bunlar yoksa…
Hayat, sadece sana hizmet eden bir bedenden ibaret olur. Gidip gelmeler başıboştur. Hiçbir kapı tam açılmaz, hiçbir yol tam varmaz.
Sonuç:
Hayat yolculuğuna çıkarken, gerçekten önemli olanları almayı unutma.
Çünkü içini almayan, dışarıyı anlamaz.
Ve unutma:
İnsan neyle yürürse, oraya onunla varır.
Eyvallah
Bünyamin Deniz Kiraç