Tarih: 27.08.2024 22:52

“TÜRK DİL KURUMU BAŞKANI YA GÖREVİNİ YAPMALI YA DA İSTİFA ETMELİDİR”

Facebook Twitter Linked-in

Başkan Kayadan konuyla ilgili yapmış olduğu açıklamada:

 

“Ulusal Bağımsızlık Savaşımız, büyük Atatürk önderliğinde, ordumuzun kahramanlığı ve

milletimizin topyekûn mücadelesi ile bütün ihanet, yoksulluk ve yoksunluklar aşılarak

zafere ulaştırılmış, emperyalist işgalciler ve işbirlikçileri denize dökülmüş, Lozan’da

bağımsızlığımız dünyaya tanıtılmış, 29 Ekim 1923’de Türkiye Cumhuriyeti kurulmuştur.

Cumhuriyet döneminin ilk nüfus sayımı 28 Ekim 1927 tarihinde yapılmıştır. Bu sayımda

13.648.270 olduğu saptanan nüfusumuzun % 90’dan fazlasının okuryazar olmadığı

görülmüştür. Bu da, Osmanlı’nın 600 yılda erkeklerin ancak yüzde 7’sini, kadınlarınsa

sadece binde 4’ünü okuryazar edebildiği acı gerçeğini ortaya koymuştur.

Genç Cumhuriyet’in kucağında bulduğu sorunlar yumağının kördüğümü bu kara cehalet

çıkmazıdır. Büyük Atatürk ve Kemalist Devrimciler bu yaşamsal sorunun, Türk Dilinin

ses yapısıyla uyumlu olmayan, okunması, yazılması ve öğrenilmesi çok zor olan Fars -

Arap alfabesi uyarlaması Osmanlı Alfabesi’nden kaynaklandığını biliyorlardı. Yoğun

çalışmalar sonucunda geliştirilen Latin kökenli Türk Alfabesi’nin 1 Kasım 1928 tarihinde

kabul edilmesiyle Türk Ulusu asırlar sonra konuştuğu dili kolayca okuyup yazabilme

olanağına kavuşturuldu.

Yeni Türk harflerinin kabulü ile ülke çapında seferberlik başlatıldı. Atatürk kara tahtanın

başına geçti. Millet Mektepleri ile köy odasında, pazar yerlerinde, okullarda, kışlalarda,

meydanlarda ve uygun her ortamda kara tahtalar kuruldu, yurttaşlar akın akın okuma

yazma eğitimine alındı. Bu yoğun çabalarla 1938’de %20’lere ulaşan okuryazar oranı,

1950’ye gelindiğinde %40’ı buldu. Bu bir rekordu. Günümüzde okuryazar oranımız

%100’e yaklaşmıştır.

Büyük Atatürk eş anlı olarak Dil Devrimi çalışmalarını da başlatmış, bizzat kendisi ciddi

araştırmalar yapmış, yaptırmış ve dünyanın en zengin dillerinden biri olarak

değerlendirdiği Türkçe’nin araştırılmasının önemine dikkat çekmiştir. Bu amaçla 12

Temmuz 1932 tarihinde, bugün Türk Dil Kurumu (TDK) olarak anılan Türk Dili Tetkik

Cemiyeti’ni kurmuş, 26 Eylül 1932’de de ilk Türk Dil Kurultayı’nı Dolmabahçe

Sarayı’nda toplamıştır. Türk Dilinin

 

kökenlerinin, özelliklerinin, lehçe ve ağızlarının araştırılması, dilimizin yabancı

sözcüklerden arındırılması kararları alınarak uzmanlarla çalışmalara başlanmıştır. Dil ve

tarih araştırmaları için maddi kaynağın da gerekli olduğu bilinciyle Büyük Atatürk,

vasiyetnamesinin 6. Maddesinde: “Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk

Tarih ve Dil kurumlarına tahsis edilecektir.” diyerek Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil

Kurumu’na büyük bir kaynak bırakmıştır. Bu kaynak bugün de kullanılmaktadır.

Kurucu babalarımızın bu emek ve özverilerine bakarak her Türk, TDK’den Türk Dili ile

ilgili başarılı çalışmalar yapmasını beklemektedir, bu en doğal hakkıdır. Ancak günümüz

Türk Dil Kurumu sürekli hayal kırıklıklarına neden olmaktadır. Derneğimizce daha önce

yine bir basın açıklaması ile gündeme taşınan kurumun yayınladığı Atasözleri ve

Deyimler Sözlüklerindeki fahiş hatalar yanında, birleşik sözcüklerin yazımı, Türkçe

Sözlük’teki tanık gösterme yöntemleri ve benzeri bilimsellikten uzak örnekler içimizi

acıtmaktadır. Bunlara ek olarak yakın geçmişte batı emperyalizmi taşeronu ayrılıkçı

yapıların uydurduğu “Türkiyelilik” sözcüğünü Türkçe Sözlüğe sokma girişimleri ve

tepkiler üzerine atılan geri adımlar TDK ile ilgili ciddi kaygıların oluşmasına neden

olmuştur.

Ama en kabul edilemez ve bağışlanamaz TDK ayıbı (!) 23 Ağustos 2024 günü

yaşanmıştır. TDK Bilim Kurulu Üyesi (!) olan ve Prof. Dr. ünvanı taşıyan Hayati Develi

adlı densiz şahıs Harf Devrimi için, “TRAVMA” diyebilmiştir.

(https://halktv.com.tr/siyaset/tdk-bilim-kurulu-uyesi-harf-devrimini-hedef-aldi-863978h)

Türkçe Sözlükte travma şöyle açıklanmaktadır:

1. hek. Bir doku ya da organın yapısını ya da biçimini bozan ve dıştan mekanik bir etki

sonucu oluşan yerel yara.

2. ruhb. Canlı üzerinde beden ve ruh açısından önemli ve etkili yaralanma belirtileri

bırakan yaşantı.

Türk Dil Kurumu, böyle kendini bilmez karşı devrim kalemşorlarının Cumhuriyetimize

ve devrimlerimize hakaret ederek Atatürk’ün kemiklerini sızlatabileceği, milletimizin

sinir uçları ile oynayabileceği bir arena değildir, olmamalıdır.

Atatürkçü Düşünce Derneği olarak, Türk Ulusunu kısa bir sürede tutsak edildiği cehalet

çukurundan kurtaran Harf Devrimi’ni “TRAVMA” olarak gören bu sözde Bilim Kurulu

üyesini şiddetle kınıyoruz. TDK Başkanı ya bu kişinin Bilim Kurulu üyeliği görevine

derhal son vermeli ya da istifa etmelidir.” İfadelerini kullandı.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —